birthmorning

mide bulantısı,kusmuk ve üstüne biraz asit.sabahın erken saatlerinde çalan telefon sesiyle uyandım.arayan babamdı.sesini duyunca mutlu oldum,sanırım gözlerim yaşardı.iyi günler oğlum.belli etmiyordu ama anneme telefonu verdiğinde ağladığını biliyordum.kendini tutamayacak kadar tıkandığı anlarda,aceleyle lafını bitirmeden ahizeyi anneme uzatıyordu.annemin yumuşak sesini duyduğumda içimden birşey kopar gibi oldu.herzamanki gibi doğumumu ilk kutlayan ailem olmuştu.başka telefon beklemiyordum.
benim biricik ailem.onların ne kadar muhteşem yaratıklar olduğunu keşfetmem yıllarımı aldı.yıllarca aptalca üzdüm onları.şimdi kayıp giden onca fırsatın ızdırabını çekiyorum galiba.
elbiselerimi apartopar giydim.bu boğucu ve havasız odada daha fazla kalmaya tahammül edemeyecektim.teslim etmem gereken videocdleri de yanıma alarak kendimi güneşe ve temiz havaya teslim ettim.mp3 çalarımdan kulağıma ulaşan melodiler eşliğinde kedileri takip ederek yürümeye başladım.
kiralık filmler bulunduran dükkana ulaştığımda tezgahtar kız temizlik yapıyordu.beni görünce gülümseyerek, günaydın dedi.bu dükkanın çok yeni müşterisi olmama rağmen kız olması gerekenden fazla samimi davranıyordu.bütün müşterilere böyle mi davranıyordu yoksa benim hakkımda bilmediğim düşünceler mi taşıyordu aklında.umursamadım.zaten ilgimi çekecek kadar güzel değildi.filmleri teslim edip sahile yöneldim.
deniz kenarındaki oturma yerlerinden birine kıçımı yerleştirdim.the calypso,limandaki tek büyük yolcu gemisiydi.birkaç balıkçı teknesi ve balıkçılar kahvesine doğru baktım.bazı insanlar yavaş yavaş kımıldanmaya başlamıştı ve bu sahilin sakinliğini rahatsız ediyordu.kahvaltı bile etmeden soğuk bir birayla güne başlayayım dedim kendime ve tereddüt etmeden küçük şirin bir köpeğin peşine takılarak balıkçılar kahvesine doğru yürümeye başladım.

No comments: