deep end


otelde bekleyiş bazen uzun sürer bazen beklediğinizden kısa.beklemekten başka çareniz yoktur.gidemezsiniz.gidecek yeriniz yoktur.gitmek istemezsiniz ya da gitmenize izin vermezler.sadece beklersiniz yalnız yolculuk eden kadınların sizin kapınızdan girmelerini.

bazen kapı açılır ve kadın içeri girer bavuluyla.resepsiyona ulaşana dek yani benimle konuşana dek onun hakkında bir fikir edinmem gerekir.giysileri en iyi ipucunu verir,sonra yürüyüşü ve saçlarının kesimi.beğendiysem diğer müşterilere gösterdiğim ilgiden daha farklı bir ilgi gösteririm.gözlerinin içine tuhaf bir bakış fırlatarak gece yattığında beni hatırlamasını sağlarım."sizin için çok güzel bir oda hazırladık efendim"diyerek anahtarını uzatırım.

asansöre doğru ilerler ve ben onun yürüyüşünü izlerim.sonra yerime oturup beklerim.gecenin olmasını.saatlerin ilerlemesini beklerim.

kadının canı sıkılır bazen ve konuşmak için birilerini arar ve resepiyona gelir."okumak için ne tür kitaplarınız var?"

ben resepsiyonun arkasından seçtiğim kitapları getirip kadına tavsiyelerde bulunurum.böylece konuşma başlar ve sabahın ilk ışıklarına dek sürer.

"yaşamak için kendini öldürmen gerekir ve sen bunu çok iyi beceriyorsun"demişti bu yalnız kadınlardan bir tanesi.gülümseyerek şöyle demiştim:"sayenizde"

bilgisayarı bir süreliğine kapatıp 1.kat koridorunun camlarından birini açarak ikinci sigarasını içti.hava ılık ve esintiliydi.yerine dönüp koltuğuna oturdu,o sırada otelin güvenlik görevlisi ön kapıdan içeriye girdi ve televizyonun olduğu bölmeye geçip televizyonu açtı.kanalları kurcalamaya başladı.parmaklıklar ardında isimli diziyi izlemeye başladı.bu esnada adam bilgisayarını yeniden açmış ,çayını doldurmuş,karıştırmış ve blog yazmaya hazırlanmaktaydı.yazmak için sessizliğe ihtiyacı vardı,temiz bir zihne bir de carpe diem.tamamen o anda olmak ve çevreye bakmak,gördüklerinizi anında kağıda dökmek ve kaydetmek olan biteni.düşündüğü şey buydu.gece çalışmayı bu yüzden tercih ediyordu ve bir de gece uyuyamama sorunu.kendisiyle başbaşa kalabildiği en huzurlu saatler gece çalıştığı saatlerdi.yalnızdı ama istediği anda istediği kişiye ulaşabilirdi.dünya ile bağlantısı bir tık mesafede,açıp kapaması ona ait.çayın kalan yarısını bir dikişte içti,zaten oldukça ılık haldeydi ve düşünmeye başladı ardından ekrana baktı bir süre.carpe diem deneyimi.dün msn'de konuştuğu bir arkadaşı anı deneyimlemesini tavsiye etmişti.şu anda onu yapıyordu ve çok huzurlu hissediyordu kendisini.aklında başka hiçbişey yoktu şu andan başka.yani bir hayali yoktu.buradaydı.ve yalnızdı.aklına takılan bişey yok işte,ne güzel?sonra yazmaya başladı;

zahmet etmeyin çiçeklerin ve böceklerin keyfi yerinde.


Adam oda-da tek başına yatağın üzerinde oturuyor...yatağın paşucunda ilginç bir aydınlaya sahip bir abajur bulunmakta.Klima sürekli odayı ısıtmasına rağmen adam anlamını çözemediği üşütme nöbetlerine tutuluyor.yazması gerektiğini düşünüyor ve elinde k-alem boş deftere dalıyor...

yazacak cesareti yok sanki;

tembellik maskesiyle gizlemeye çalışmakta korkaklığını,

A-annlatmak istediği çok şey ar ama linçç edilmekten korkuyor
adam odada hayalkuruyor,fanzini elinde boş sayfalarıyla yazılıp işlenmeyi bekleyen tarlalar misali.aydnlatmalı biyerleri diye niyetlenip anlatmaya karar veriyor*

anlatmalı bişeyler ama nasıl!?diye düşünür adam.karar veremezz..

hem neler anlatmalı bizi sabırsızlıkla okumak için bekleyen okurlara?olkurların hassas yapılarını da dikkate alsak mıyım?bi süre düşşündü!

...

...

...

...

...

...

...

(adam oysa düşünmeye ne gerek var?burası senin fikirlerinin canlandığı bir oda ve okurlar da bu odaya bilerek ve isteyerek geliyorlar.kimin okuyacağına da sen karar verebilirsin.eğer issterrrsen.bunda özgürsün.kontrol sende...)

-bir odadayım.Amacım gerçekleri tüm çıplaklığı ile dostlarıma açıklamaya çalışmak.ben bir yayınımcıyım.yer altı yayınımcısı.Recorded PaPers isimli bu fanzin düşüncelerimi özgürce çoğaltıp paylaşabildiğim en güvenli mekan.fotokopi ile istediğim kadar çoğaltp


istediğim kadar insana...DAĞITABİLİRİM!


bubenim özz-gürlük oyunumUM.